7 Aralık 2010 Salı

İkili Lezzetler 1: Kuru Fasulye - Pilav


Ben kuru fasulye ve pilav ile Süleymaniye'de tanışmıştım desem yeridir.


Birçok kişi için kuru fasulye ve pilav, okulda ya da işyerinde Pazartesi günleri çıkan bir kış klasiğidir ve bazılarının neden bu ikiliyi milli yemeğimiz olarak tanımladığı ve hasretle andığı pek anlaşılamaz.


1924'ten beri açık olan "Erzincanlı Ali Baba"nın o küçücük lokantasında kömür ateşindeki dev bakır kazanda hazır bekleyen mis gibi etsiz kuru fasulye ile bembeyaz pilav...yanında da turşu.


İri taneli, dermason fasulyesi kullanılıyor "Erzincalı Ali Baba"da...

Biriyle gitmişseniz sohbeti bile unutur arada kendinizi fasulyenin tadına kaptırmış bulabilirsiniz kendinizi. Bir bakarsınız damağınızdaki lezzet karşınızdakine tebessümle kafa sallamanıza neden olmuş :)


Karşısında da Süleymaniye Cami'nin kartpostal gibi heybetli manzarası...


Garsonlar ise iyi niyetli ve olabildiğince hızlı. Üstlerinde nedense yarı Türkçe, yarı İngilizce tişötler var: "Erzincanlı Ali Baba Since 1924" :)


Mekanın servise ve dekorasyona yönelik pekçok eksiği olsa da garsonların sizi çabucacık tanıması ve hızlıca sizi en makbul şekilde ağırlaması eski usulden bugüne taşınması gereken unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor.


Herneyse kuru fasulye ve pilavın tadını unutmuşum meğer.

Bunu ise Tophane'deki "Fasuli"ye gidince anladım. Daha doğrusu o gün bugündür ne yapsam da yolum tekrar Süleymaniye'ye ya da Tophane'ye düşse diye kıvranıp duruyorum...

"Fasuli"de kullanılan fasulyenin cinsi ise farklı. Uzun süre pişirildiği ve demlendiği için ağızda dağılıveriyor. Trabzon tereyağı ise hemen kendini belli ediveriyor. Doğu Karadeniz bölgesinde yatişen şeker fasulyesini sır gibi sakladıkları bir sosla pişiriyorlar.


Sır, yemek severlere has birşeydir. Simya gibidir. İşin tılsımıdır. Yine bugün pekçok restoranda olmayan esprili bir yaklaşım...hoş...
"Fasuli"de ayrıca servis iyi. Garsonlar sizin keyif yaptığınızın bilincinde sanki, keyfinizi zamanında ve yerinde bölerek yemeğinizle sizi başbaşa bırakabiliyorlar.
Az bulunur bir lüks diyelim buna da..
Çoğu yerde ya garson ararsın yoktur, ya seslenirsin gözünün içine bakar ve çevirir kafasını gider ve
mümkünse 10 dakika da gelmez ya da zırt pırt tuzu, tabakları, birşeyleri değiştirir durur... çatal istersin, kaşık getirir. sen yemeğin mi keyfini çıkaracaksın, biriyle gittiysen sohbeti mi garsona göre ayaralayacaksın ya da garsonun servis yapması için vücudunu şekilde şekile mi sokacaksın önemli değildir... garson bahşiş ister, o kadar...

Herneyse ikili lezzetlerin ilk bölümünü Büyük Çamlıca'daki "Çömlek" ile bitirmek yakışır tabi. Taşfırındaki çömleklerde yapılan kuru fasulyenin tadına bakmak için kış günleri son derece uygun...


;)


Erzincalı Ali Baba

Prof. Sıddık Sami Onar Caddesi, No:11 ( Süleymaniye Camii Karşısı )
Süleymaniye/ İstanbul
Tel: ( 212 ) 513 62 19



Fasuli

Kemankeş Mah. İskele Cad. No: 10 - 12
Tophane - İstanbul (Tophane Amerikan Pazarı Çarşısı karşısı
Tel: (0212) 243 65 80 FAX.: (0212)243 65 83


Çömlek

Turistik Caddesi No: 28 B.Çamlıca / Üsküdar
İSTANBUL Tel: (0216) 316 29 53 - (0216) 335 14 34 Fax: (0216) 443 66 66













1 yorum:

  1. Hımmmm,,
    Erzincanlı Ali Baba'yı senden duydum, onu deneyeceğim. Fasuli'ye ilk kez 3 yıl önce gittiğimde bayılmıştım oradaki lezzete. Enfes! Bir de birkaç yıl önce Kuruçeşme'de bir kurufasulyeci vardı, orası da iyi yapan bir yerdi, belki bilirsin. Ama benim favorim Fasuli. Bakalım Erzincanli Ali Baba nasılmış..

    YanıtlaSil